zamahseri'den çok dikkat çeken bir yazı. evrim, tartışmaları bitmeyecek gibi görülüyor...




evrim teorisi neden bilimsel bir teori değildir

"evrim teorisi, yeryüzündeki canlılığın tesadüfler sonucunda, doğal şartlarla kendiliğinden meydana geldiğini savunur. bu teori bilimsel bir kanun, ispatlanmış bir gerçek değil, bilimsellik kisvesi altında toplumlara empoze edilmeye çalışılan materyalist bir dünya görüşüdür. modern bilim tarafından her alanda yalanlanan bu teorinin en büyük dayanakları ise birtakım hile, sahtekarlık, çarpıtma, aldatmaca ve göz boyamalardan oluşan telkin ve propagandayöntemleridir.
19. yüzyılın ilkel bilim anlayışıyla hayali bir varsayım olarak öne sürülen evrim teorisi bugüne kadar hiçbir bilimsel bulgu veya deney tarafından doğrulanamamıştır. tam tersine, teorinin iddialarını doğrulamak için başvurulan tüm yöntemler böyle bir teorinin geçersizliğini kanıtlamıştır.
ancak, çoğu insan bugün bile bu teoriyi, aynen yerçekimi kanunu ya da suyun kaldırma gücü gibi ispat edilmiş bilimsel bir gerçek sanır. çünkü başta da belirttiğimiz gibi, evrimin topluma yansıtılan yüzü gerçek yüzünden çok farklıdır. pek çok kimse, son çırpınışlarla ayakta tutulmaya çalışılan bu teorinin ne kadar çürük temellere dayandığını ve bilim tarafından nasıl her aşamada yalanlandığını bilmez. evrimcilerin desteksiz varsayımlar, taraflı, gerçek dışı yorumlar, çarpıtmalar, aldatmacalar, hayali çizimler, psikolojik telkin yöntemleri, sayısız sahtekarlık ve göz boyama tekniklerinden başka bir dayanakları yoktur.
bugün biyoloji, paleontoloji, genetik, biyokimya, mikrobiyoloji gibi bilim dalları, canlılığın hiçbir şekilde tesadüfler ve doğa şartları sonucunda kendiliğinden meydana gelemeyeceğini kanıtlamıştır. canlı hücresi, bilim dünyasının ortak kanaatiyle, insanoğlunun bugüne kadar karşılaştığı en kompleks yapı ünvanını korumaktadır. modern bilim, tek bir canlı hücresinin dahi büyük bir şehirden çok daha kompleks bir yapıya ve içiçe geçmiş olağanüstü sistemlere sahip olduğunu ortaya koymuştur. böyle kompleks bir yapı, ancak bütün parçaları aynı anda ve eksiksiz olarak ortaya çıktığında işlev görebilir. yoksa hiçbir işe yaramaz, zaman içinde dağılır, parçalanır ve yok olur. evrim teorisinin iddia ettiği gibi milyonlarca sene diğer parçalarının "tesadüflerle" oluşmasını bekleyemez. dolayısıyla sadece tek bir hücrenin kompleks yaratılışı dahi, allah'ın canlılığı yoktan varettiğini açıkça göstermektedir. (detaylı bilgi için bkz. harun yahya, hücredeki mucize)
ancak, materyalist felsefeyi savunan belli kesimler, çeşitli ideolojik çıkar ve beklentileri nedeniyle yaratılış gerçeğini kabul etmek istemezler. çünkü allah'ın emir ve yasakları doğrultusunda hak dinin insanlığa sunduğu güzel ahlakı yaşayan toplumların varolması ve yaygınlaşması bu materyalist kesimlerin işine gelmez. kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirebilecekleri, suistimal edebilecekleri, maneviyattan soyutlanmış, dini ve ahlaki değerlerden yoksun nesiller her zaman için bu kesimlerin dünyevi beklentilerine daha uygun olacaktır. dolayısıyla, insanlara yaratılmadıkları, tesadüflerle ortaya çıkıp hayvanlardan evrimleştikleri yalanını telkin eden evrim teorisini, her ne pahasına olursa olsun ayakta tutmaya ve toplumlara empoze etmeye çalışırlar. bilimin, evrim teorisini çürüten ve yaratılış gerçeğini doğrulayan tüm açık kanıtlarına rağmen, akıl ve mantığı bir kenara bırakarak her ortamda ve her fırsatta bu safsatayı gündeme getirir ve savunurlar.
oysa ilk canlı hücresinin, hatta bu hücrenin içindeki milyonlarca protein molekülünden tek bir tanesinin dahi kendiliğinden oluşmasının imkansız olduğu, akıl ve mantığın yanı sıra, ihtimal hesaplarıyla matematiksel olarak da kanıtlanmıştır. yani evrim teorisi daha ilk aşamada, ilk canlı hücrenin varoluşunu açıklama aşamasında çökmüştür.
en küçük canlı birimi olan hücre -evrimcilerin iddia ettikleri şekilde- ilkel ve kontrolsüz dünya koşullarında rastlantılar sonucu asla oluşamadığı gibi, 20. yüzyılın en gelişmiş laboratuvarlarında bile sentezlenememiştir. canlı hücresinin yapı taşı olan amino asitlerden ve bunların oluşturduğu proteinlerden yola çıkarak değil hücre, hücredeki mitokondri, ribozom, lizozom, hücre zarı, golgi aygıtı, endoplazmik retikulum, vs. gibi organellerinden tek bir tanesi bile oluşturulamaz. dolayısıyla evrim teorisinin tesadüfen oluştuğunu iddia ettiği ilk hücre yalnızca hayal gücüne dayalı bir fantezi ürünü olarak kalmıştır.
halen aydınlığa kavuşturulamamış pek çok sırrı içinde barındıran canlı hücresi, evrim teorisinin en büyük açmazlarından birini oluşturur.
gerek hücre, gerekse hücrenin yapı taşı olan proteinlerden tek bir tanesi bile rastlantılar sonucunda oluşamayacak derecede kompleks bir yapıya sahiptir. laboratuvar deneyleri ve olasılık hesapları, bu imkansızlığı gözler önüne sermiştir. günümüzün en gelişmiş laboratuvarlarında, en son teknolojiyle bile canlı hücresindekine benzer bir verim ve başarıyla protein üretimi yapılamamaktadır.
evrim teorisi açısından benzer bir açmaz da canlı hücresinin çekirdeğinde bulunan ve yaklaşık 3.5 milyar birimlik bir şifreleme sistemiyle canlının tüm bilgilerinin kodlu olduğu dna molekülüdür. 1950'lerde elektron mikroskobunun icadıyla yapısı keşfedilen dna, muhteşem bir plan ve yaratılışa sahip dev bir moleküldür. uzun yıllar evrim teorisine inanan nobel ödüllü bilim adamı francis crick bile dna'yı keşfettikten sonra, yaşamın kaynağının rastlantı ve tesadüfler olamayacağını şöyle itiraf etmek zorunda kalmıştır:
bugünkü mevcut bilgilerin ışığında dürüst bir adam ancak şunu söyleyebilir: bir anlamda hayatın kökeni mucizevi bir şekilde ortaya çıkmıştır.1
ülkemizdeki evrimcilerin en tanınmışlarından olan prof. dr. ali demirsoy da protein ve dna'nın meydana gelmesi hakkında şu itirafı yapmaktadır:
esasında bir proteinin ve çekirdek asidinin (dna-rna) oluşma ihtimali, tahminlerin çok ötesinde bir olasılıktır. hatta belirli bir protein zincirinin ortaya çıkma ihtimali astronomik denecek kadar azdır.2
amerikalı mikrobiyolog homer jacobson ise canlılığın tesadüfen oluşumunun ne derece imkansız olduğunu şöyle ifade etmektedir:
ilk canlı ortaya çıktığı zaman, üreme planlarının, çevreden madde ve enerji sağlamanın, büyüme sırasının ve bilgileri büyümeye çevirecek mekanizmaların tamamına ait emirlerin o anda birarada bulunmaları gerekmektedir. bunların hepsinin kombinasyonu ise tesadüfen gerçekleşemez.3
evrim teorisinin bir diğer büyük hezimeti de fosil kayıtlarındadır. yıllar süren arkeolojik çalışmalarda bulunan fosiller arasında, evrim teorisinin öne sürdüğü gibi, canlıların basit türlerden kompleks türlere kademe kademe evrimleştiğini göstermesi gereken ara geçiş formlarına bir türlü rastlanamamıştır. eğer gerçekten bu tür canlılar geçmişte yaşamışsa bunların sayılarının ve çeşitlerinin sayılamayacak kadar çok olması gerekir. daha da önemlisi, bu ucube canlıların kalıntılarına mutlaka fosil kayıtlarında rastlanması gerekir. çünkü bu ara geçiş formları gerçekten var olmuş olsa, bunların sayısı bugün bildiğimiz hayvan türlerinden bile fazla olmalı ve dünyanın dört bir yanı fosilleşmiş ara geçiş formu kalıntılarıyla dolup taşmalıdır. evrimciler 19. yüzyılın ortasından bu yana dünyanın dört bir yanında yaptıkları hummalı fosil araştırmalarında bu ara geçiş formlarını aramaktadırlar. oysa, 150 yıla yakın bir süredir büyük bir hırsla aranan bu ara geçiş formlarından eser yoktur.
kısacası fosil kayıtları da canlı türlerinin, evrimin iddia ettiği gibi ilkelden gelişmişe doğru bir süreç izlediğini değil, bir anda ve en mükemmel halde ortaya çıktıklarını göstermektedir.
evrimciler, yüz elli yıla yakın bir süredir büyük bir gayretle teorilerine delil toplamaya çalışırlarken, kendi elleriyle evrim diye bir sürecin yaşanmış olamayacağını bizzat kendileri ispatlamışlardır. sonuçta modern bilim şu tartışılmaz gerçeği ortaya koymuştur: canlılar kör tesadüfler sonucu evrimle oluşmamıştır. tüm canlıları rabbimiz yoktan var etmiştir."

bir harun yahya makalesidir.

edit: [geçen haftanın bir nolu kötü entryisi olmuş bu yazısından dolayı harun yahya'yı kutlar, mübarek ellerinden öperim! (dikkat ederseniz "yazı" yerine "entry", "düzeltme" yerine "edit" dedim, sizi de english kullanmaya davet ediyorum) biri iki not düşelim, backword write edelim dedik biz de:

sevgili friends, evrim teorisi scientific(eski dilde bilimsel) midir değil midiri anlatan harun yahya'nın bu entryisini anlamadan, okumadan eleştirdiniz, birazdan da sevgilim gelmeyecek o yüzden devam edelim! aslında şu entry basit birşeyi anlatmaktadır: "acaba evrim teorisinin iddia ettiği gibi bir glass(eski dilde bardak) kendi kendine oluşmuş mudur? evet her gün çay, su bilimum meşrubat ve çeşit çeşit içki içebilelim diye tasarlayıp ürettiğimiz en basit bir glass. bildiğimiz bardak! cevap ise basit: nasıl ki rüzgarla, erozyonla, çarpışmayla doğada ki taşlardan bir tanesi bile coincidentally(eski dilde tesadüfen) bir "1" şekli meydana geitiremiyorsa, bir bardağın elbette bir dizaynırı olmadan, engineerı olmadan tesadüfen meydana gelmesi de mümkün değildir. peki bilimsel dediğiniz evrim teorisi bize ne iddia etmektedir: " insan ve beyni tesadüfler sonucunda, manasız bir biçimde doğada kendiliğinden mühendisi ve tasarımcısı olmadan meydana gelmiştir. ve bunu gözlemlerimiz sonucunda ispat ettik -aslında ispat etmedik iddia ettik ama ispat edilmiş gibi görünmesinde bir sakınca yok- bu durumda yaratılış hikayesi de rafa kalkmıştır."
işte bilimsel dediğiniz şey bunu iddia etmektedir: " bir bardak kendi kendine oluşmuştur ve tanrı yoktur." işte bu yüzden "-evrim teorisi-" bilimsel değil, harun yahya'nın da belirttiği gibi bilimsel yöntemlerle elde edilen bulguları yorumlayarak ve çarpıtarak ortaya atılmış materyalist bir dünya görüşüdür. bu kadar basittir. iyice okuyun, anlayın, harun yahya'nın daha az bilimsel olmadığını göreceksiniz.]

siz düzeltmeden şunu da belirteyim:

çıkar biri "kimse bir bardağın kendi kendine oluştuğunu iddia etmiyor ki" derse, ona da şöyle deriz:

"peki bir bardak kendi kendine occur etmiyorsa(eski dilde oluşmuyorsa), nasıl oluşuyor?"

zamahseri-ekşi sözlük


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Home | About | Link | Link
Simple Proff Blogger Template Created By Herro | Inspiring By Busy Bee Woo Themes