kadınlar aşık değil film kahramanı olmak istiyor

sizden hoşlandığını düşündüğünüz bir kız mı var?

acaba sevgili olabilir miyiz durumunda mısınız?

yoksa bir sevgiliniz mi var?

ve dahası onun sizi sevdiğini, aşık olduğunu, neyse artık kuvvetli bir şekilde bağlandığını mı sanıyorsunuz?

üzülerek söylemeliyim ki, yanılıyorsunuz. sizi beğeniyor, ama sevmiyor. bu nasıl oluyor demeyin, oluyor. beğendiği bir karakteri hatırlatıyorsunuz ona. birisiyle özdeşleştiriyor sizi. onun yerine geçiyorsunuz. aslında sizi beğenmiyor yani, karşılık geldiğiniz şeyi beğeniyor. siz sadece araçsınız. bunun birazını siz sağlıyorsunuz, o karakter olmayı yani, çoğunu ise o tamamlıyor, sizin o olduğunuza kendini inandırmak için bir hayli uğraşıyor. eğip büküp düzeltiyor sizi, ekliyor çıkartıyor aradığı hayali bulana dek.

geçen gün bi arkadaşla sinemaya gittik. the ugly truth. çıktıktan sonra, hemen değil tabii, böyle bi sohbetin geçebileceği tatlı bi durumda, filmdeki adamın bana, kadının ise ona benzediğini söyledi, ben de hak verdim. tabii ki bu kadar basit ve sığ olmadı sohbet, sarkastik ve espriliydi. neyse konu bu değil…filmdeki adama ya da kadına benziyor olmamız da değil, konu şu, kadınlar sahip oldukları “aşk” dışında ne varsa, o hariç her türlü “aşk”ı yaşayabiliyorlar hayatlarına soktukları erkekle.

kimisi annesinin aşkını yaşamaya çalışıyor. kimisi az önce izlediği bi diziden etkilenip oradaki gibi bi aşk istiyor. kimisi behlül’ünü arıyor kimisi derek’ini. kimisi az önce dinlediği şarkıdan etkilenmiş “gelme istemezsen yorgun düştü yüreğim sana kırgın” diyor sevgilisine.

siz sevgilinizle konuşurken, öpüşürken ya da hiçbir şey yapmadan sadece anı paylaşırken, o, farkında olarak ya da olmayarak, kendi yarattığı bir hayalle kendi aşkını yaşıyor. tek taraflı bir şey oluyor yani bu. elbette göremiyorsunuz, anlayamıyorsunuz olan biteni. o da habersiz aslında. o kadar inandırıcı bir aşk bu.

kadınlar aşık olmak değil, bir filmin kahramanı olmak istiyor. filmlerdeki gibi bir aşk yaşamak istiyor. filmlerdeki gibi bir erkek istiyor. ama tüm bunları isterken bile, yani hastalıklı bir durum söz konusu olduğunda bile, o hastalıklı durumun bile hakkını veremiyorlar. dengesizlikleri, tutarsızlıkları, bir filmin kahramanı olarak gördükleri erkek seçiminin bile sabit kalmasını engelliyor.

grey s anatomy’deki derek tam ideal erkek gibi? ya aynı dizideki hunt nasıl? hani şu christina’ya aşık olduğunu açıkça söyleyen, yanında ağlayan? derek ne yapmıştı peki? meredith’in önünde iki kez diz çöküp evlenme teklif etmesine rağmen reddedilmişti. ama uğraştı didinde sonunda meredth’i tavlamayı başardı. v.s.. v..s… örnekleri, dizileri çoğaltmak mümkün…

anlatmak istediğim şu, sevdiğiniz kadın hem kendisinin hem sizin bir film kahramanı olmanızı istese bile, aşkı film kahramanlığına dönüştürse bile, bunun da hakkını veremez. siz derek ya da hunt gibi davransanız, ya da bırakın yabancı karakterleri, bir türk karakteri gibi aşkınızı haykırıp onsuz olamayacağını söyleseniz size deli gibi aşık olur mu? tabii ki hayır…

kadınlar, aşık olmayı değil de bir film kahramanı olmayı istediklerinde bile bunun devamını getiremezler. yaratılışlarından gelen bir özelliktir bu. kendi hayallerini bile beğenmezler. yarattıkları hayaller bile değişkendir.

tekrar ve tekrar söylüyorum, onlar tarafından beğenilmek istiyorsanız, onlar gibi olacaksınız. kendilerine benzeyeni ve kendilerini mahvetmeye yakın olanı tercih ediyorlar. bir kadının aşk’ı memnu seyrettikten sonraki haliyle sabah uyandığındaki haline, size olan davranışına şaşırmayın. kadınların duyguları, gelgitleri anlıktır. sizin yapmanın gereken tek şey, onların hangi ruh haline hangi kimliklere girdiklerini anlayıp ona göre davranmak. onlar gibi tek bi an bile sabit kalmamak. 15 saniye önce kolunuzun altına girmek isteyen kadın, şu anda sizden iğreniyor olabilir, bunu ondan önce hissetmeniz gerek. yapabilir misiniz?

kayser sozer-itü sözlük




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Home | About | Link | Link
Simple Proff Blogger Template Created By Herro | Inspiring By Busy Bee Woo Themes