üniversiteye gelen bakanı protesto eden ahmak

her ne kadar çok daha ağırlarını hak etse de “ahmak” sıfatını tercih etmemdeki sebep, hem daha yumuşağını bulamadım hem de toplum olarak sağduyuya ihtiyaç olunan bir dönemde olduğumuzdan duyarlı olmak istedim.

devlet bakanı ve başbakan yardımcı cemil çiçek’in ankara üniversitesi’nde uğradığı hakarete izlediniz mi?

ne düşünüyorsunuz peki?

adını sanını bırakın bi tarafa bu ülkenin devlet bakanı-başbakan yardımcısı konuşmak için bir üniversite gidiyor. konuşmaya başlamadan bir öğrenci ayağa kalkıp “ben burada sayın başbakan yardımcısı konuşmadan önce bir şeyler söylemek istiyorum” diyerek “bu ülkede elektriğe, suya, her türlü tüketim maddesine… bik bik” bir şeyler daha söylüyor. tamam, buraya kadar bir şey yok. protesto. en doğal hakkı falan filan… peki ya sonrası?


cemil çiçek sükunetle konuşulanları dinliyor, bitene kadar bekliyor ve “''çok teşekkür ediyorum bu alkışlar demokrasi adınaysa, siz hakkınızı kullandınız, müsaade ederseniz ben de konuşma hakkımı kullanayım'' diyerek söze başlamak istiyor, ama başlayamıyor.

sadece bu örnek bile solculuğun ve solcuların nasıl bi yapıda olduğunu göstermeye yetiyor. fazlasına gerek yok. demokrasi, insan hakları, v.s diye ne kadar klişe varsa hepsini zırvalayan bu adamlar, bu ülkenin devlet bakanını-başbakan yardımsını diledikleri gibi protesto edebiliyor, bu hak onlara veriliyor, fakat kendileri protesto ettikleri kişiyi dinlenme nezaketi bile gösteremiyor.

solculuğun özeti bu işte… dengesiz bi öfke, tahammülsüzlük, saygısızlık, her şeyi ben bilirim tavrı…

ilk protestocu ayağa kalkıp konuştuktan sonra ne oluyor biliyor musunuz? cemil çiçek konuşamadan başka biri kalkıyor, sonra başka biri, sonra başkası… ve anlıyorsunuz ki, amaçları fikirlerini söylemek filan değil, kendi şovlarını yapmak… akşam devrimci arkadaşlarına “bak bakanı nasıl azarladım” diyebilmek.

düşünebiliyor musunuz, tek amacı “var ya bi ayağa kalktım, bi konuştum, bizim tayfa da devam ettirdi sonra, bakanın yüzünü görecektin mosmor oldu” diyebilmeyi marifet sayan adamlar, halkın hakkını savunduğuna iddia ederek halkın peşlerinden gelmesini bekliyor. hangi adamlar? bu adamlar? iki lafı bi araya getiremeyen tavuk hırsızları.

devlet bakanı ve başbakan yardımcısına başka ne dediler peki? “sen buraya ne yüzle geliyorsun. utanmıyor musun buraya gelmeye. git bilmem kimin yanına v.s” bi isim söylediler ama hatırlamıyorum, var bu adamlarda bir sürü isim, sürekli onların hesaplarını soruyorlar… neyse…

beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz, bu ülkede demokrasi varsa ve o demokrasi cemil çiçek’i devlet bakanı ve başbakan olarak karşımıza çıkarıyorsa, o ağzınızdan sürekli düşmeyen “demokrasi” kavramını ağzınıza atıp yutkunacaksınız. orada “senli benli” konuşup kovduğunuz insan cemil çiçek değil, türkiye cumhuriyetinin bakanı ve başbakanı… ama tabii sizin için bu sıfatların bi manası yok. türkiye cumhuriyeti dediğin nedir ki değil mi? başındakileri sizin kadar zeki olmayan halkın seçtiği bir ülke...

heyyyy akıllı, zeka küpü solcular; neyi başarabildiğiniz peki bu hayatta? elinizdekileri göstersenize bize? neyi becerebildiğiniz bugüne kadar? hiç bi şeyden anlamayan, salak, cahil, odunun teki olan samim amca hiç değilse evine ekmek götürebiliyor. sizin ise leş kokan kıyafetiniz ve yağlı saçlarınızla herkese ve her şeye bela okumak dışında bi kabiliyetiniz yok. heee bi de sizin üniversitenize, evinize gelen allah’ın misafirine hakaret etmeyi, kovmayı da iyi biliyorsunuz, ki bu da herhalde sadece solculara özgü bi şey.

ele avuca sığmayan bu ülkenin geleceğini kurtaracak solcular, hadi bakalım, sırada yıkıp dökülecek çok dükkan, aşağılanacak çok bakan var, durmak yok yoldaşlarım…

kayser sozer-itü sözlük

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 
Home | About | Link | Link
Simple Proff Blogger Template Created By Herro | Inspiring By Busy Bee Woo Themes