kay-ser-so-zer itü sözlüğü yine sarmaladı kucakladı... büyük çoğunluğu sol görüşlü itü sözlük yazar komünitesine öyle bir tokat atı ki tüm türkiye'de yankılandı...



solculuğun kırıp döküp yıkmaktan ibaret olması

becerebildikleri başka bir şey yok çünkü... en son örnek 6 ekim taksim olayları… orada olduğumdan rahatlıkla söyleyebilirim ki, her zamanki tipik solcu davranışları. ister vandalizm diyin ister şiddetle -şiddet de denmez aslında, çünkü şiddet her şeye rağmen samimi bir duygudur-ilişkilendirebileceğiniz başta bir tanım getirin, solcuların, ki bu solcu tanımı da açılıp değişebilir, bildikleri tek şey, bozmak, yıkmak, ortadan kaldırmak.

her fırsatta kapitalizmden nefret ettiklerini söyleyip biraz para bulunca en azılı kapitalist olanlar kimler?

siz hiç işi gücü olan bir solcu gördünüz mü?

sol denilince ne geliyor aklınıza?

yıkmak. kırmak. bozmak.

yeniliğe kapalıdır. her yeni şeyi bir tehdit olarak görürler. başta vatanın satılması olmak üzere her türlü paranoya bunlara aittir. kendilerine yarar sağlamayan her şeyin arkasında bir şey görürler. bu bazen amerika, israil gibi ülkeler olur, bazen de ülkenin iç gündemine göre değişen lokal mevzular. çoğu zaman şeriat gelir, kimi zaman birileri ayaklanır, v.s, ve hepsinin de sorumlusu kapitalizmdir. bi de bunların laiklik takıntılı olanları var ki, o apayrı bi mevzu. neyse sonuçta bunlar bi fikir üretemez, sadece en iyi yaptıkları şeyi, yıkmayı, dağıtmayı, eleştirmeyi bilirler.

solcu diyorum, çünkü sıradan bir halk için, yani sıradan derken az önce dükkanı harap olan biri mesela, onun için solcu, anarşist, komünist, sosyalist, hepsi aynı anlamlara karşılık gelir. birisi biraz daha uçtur, diğeri biraz daha şeydir, öbürü çok az daha meydir, sonuçta solcu ya da anarşist, hepsinin de ortak noktası “düzen değiştirmek”tir. bunu da kocaman kocaman laflarla söylerler. artık bıçak kemiğe dayanmıştır filan şeklinde.

hangi düzeni değiştirmeye çalışırlar peki? kendilerinin kazanamadığı düzeni. düzenin önemi yoktur yani, önemli olan onların kazanıp kazanamamasıdır. eğer onların kazanamadığı, kaybedenler olduğu bir düzen varsa ortada, bu mutlaka yanlıştır, çünkü doğru olsaydı mutlaka kendileri kazanırlardı.

6 ekim’de taksim’de de benzer şeyler yaşandı. imf’yi protesto ettikleri iddiasıyla bir grup insan taksim’de yine çevreye zarar verdi. sorsanız, neyi neden protesto ettiklerinden bile bilemeyecek olan insanlar, kendilerine büyük büyük sıfatlar yükleyerek evlerine döndüler. aslında onların protesto ettikleri imf filan değil, hayat, onlara bakmayan kız, olmayan iş, tip, para, ne yoksa artık. övündükleri tek şey de bundan ibaret işte. onlar gibi olan kim varsa sağda solda “bak biz geçen hafta şunu yaptık. sesimizi duyuracağız. yolumuzdan asla dönmek yok. bir takım zorluklar çekiyoruz ama değiyor. her şey devrim için” şeklinde ucuz, sıkıcı, içi boş konuşmalar yapmak. birbirilerini övmek.

taksim’dekiler, hadi devam, yıkın, dağıtın, fırsat bulursanız dükkan da yağmalayın. sizler bu ülkenin, hatta dünyanın geleceğisiniz. düzen değiştireceksiniz. size karşı orantısız güç kullanan polisler, ağlayıp sızlayan salak esnaflar, yoldan geçen sevgililer, çocuklar, analar, babalar… bunlar şimdi size kızabilir, durmayın ama, asla yolunuzdan dönmeyin, asıl onların yarınları için savaşıyorsunuz siz. polislerle bir araya gelip kalkanları copları ortaya koyarak paydaları eşitleyin, orantıyı sağlayın, bölüştürüp kapışın, sizin kadar akıllı olmayan esnaflara gidip “amca sen dur anlamazsın biz okumuş bilgileri insanlarız” diyip ideolojinizi öğretin, genç sevgilileri durdurup erkek olanına “ulan biz burada sizin, çocuklarınızın geleceği için savaşıyoruz, sen bilmem ne uğruna buralarda sürtüyorsun” diyip ayar verin, dikkat edin sevgilisi duymasın ama, gerçi siz böyle konularda çok hassassınız.

evet, taksim’dekiler, bu daha başlangıç. hız kesmeyin. taksim’in girişindeki burger king’ten sınırsızca steakhouse burger yiyebileceğiniz, starbucks’ta bardağınızın üstüne isminizi güvenle, ben de sizin bi parçanızım, kendimi burada rahat hissediyorum şeklinde bağırabileceğiniz zamanlar gelene kadar devam. cebiniz biraz para görene dek boş zamanlarınızı değerlendirin işte.

olayın en tuhaf yanı ise, bu devrimciler, solcular, adları neyse artık, halk için peşinde koştukları devrimin, halkta karşılığı...

eyyyy taksim göstericileri, eczanesini, restoranını, kitapçısını harabeye çevirdiğiniz esnafa anlatsanıza devriminizi. yanına gitsenize. nasıl bir devrim ki bu, arkasında bırakın halk olmayı, halka karşı, diyorum ya, bunlar yaptıklarını ancak kendilerini anlatabilirler. şimdilik tek yaşama sebebleri de bu zaten.


kayser sozer-itü sözlük

5 yorum:

  1. Ben de hep düşünür dururdum, bireyi yok sayan bir düşünce sistemi neden bu kadar tutuluyor diye. Oysa bireyi en ala tatmin eden, egoyu en ala şişiren düşünce akımı buymuş.
    Paçalarından erdem akan bazı solcu önderlerin üzerindeki iğreti imajı şimdi daha iyi tespit edebiliyorum.

    YanıtlaSil
  2. solculuğun kırıp döküp yıkmaktan ibaret olması demişsin ve gayet güzel bir tespit yapmışsın lakin bir konuyu unutmuşsun.
    solculuk; kırıp, döküp, yıkmaktır ama bunları yaparken kırdığından, döktüğünden, yıktığından daha iyisini dikmektir.
    bunu da unutma.

    YanıtlaSil
  3. daha iyisini dikmek mi :D en büyük solcu deniz baykalı görüyoruz siz yormayın kendinizi.

    YanıtlaSil
  4. bravo...müthiş bir tespit. boş beleş insanların bomboş uğraşları yüzlerine vurulmuş.

    YanıtlaSil
  5. Deniz Baykal mı ahaha mal herif. ulan bu ne zır cehalet Allah belanızı versin.

    YanıtlaSil

 
Home | About | Link | Link
Simple Proff Blogger Template Created By Herro | Inspiring By Busy Bee Woo Themes